Deprasyon Sebebleri ve Terapi Yöntemleri
Depresyonu etkileyen en önemli faktörlerden biri hayat şartlarıdır. Hayatınızda sizleri nelerin mutsuz ettiğini, karamsarlaştırdığını görür ve bunları değiştirme gücüne sahip olduğunuzun farkına varmak çok önemlidir. Bu da rahatsızlığın tekrarlamasını önleyecektir. Bu nedenle psikoterapi son derece önemlidir. Psikoterapinin tedaviye diğer katkısı hastanın yakından takibi ve tanınması ilaç tedavisinin düzenlenmesini kolaylaştırmakta, danışanın tedaviye katkısını arttırmaktadır. Psikoterapiyle tedaviye ailenin de katılımı sağlanarak ailenin de hastalıkla bilgi sahibi olması, destekleyici yaklaşımı sağlanır. En önemli nedenlerden biri de son yıllarda yapılan tüm çalışmalarda depresyonun tedavisinde terapinin kullanılmasının oldukça etkili olduğunu göstermiştir.
Depresyonun ortaya çıkmasında en önemli nedenlerden biri kişinin yaşadığı olayları algılayış şeklimizdir. Depresyonda kişinin kendisiyle, çevresindeki insanlarla ve gelecekle ilgili olumsuz düşünceleri mevcuttur. Bu olumsuz veya çarpıtılmış düşünceler de olumsuz duygulara yol açtığından kişi sürekli mutsuzluk kısırdöngüsünde yaşamını sürdürmektedir. Bir danışanımın iyileşme döneminde söylediği gibi; kendimle ilgili ne kadar fazla kötü düşünceler doldurmuşum beynime, farkında değilmişim. Onların ben ne kadar çok üzdüğünü fark edemedim bile… olayları. Kişi kendini mutsuzluk ve olumsuz düşüncelerle kuşatılmıştır ki bu kısırdöngüyü aşmakta zorlanır. Çevresindeki kişilerle paylaşımları da gittikçe sınırlandığı için kimsenin kendisini anlamadığından yakınmaya başlar. Tedavide öncelikle hastaya terapinin ne olduğu, sürecin nasıl devam ettiği anlatılır.
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
Terapi de bilişsel davranışçı yöntemler kullanılır. Biliş;olayları algılayış şeklimiz, inançlarımız, zihinsel tutumlarımızdır. Bu terapi nasıl düşünüyorsanız öyle hissedersinizi temel alan bir yaklaşımdır. Olumsuz düşüncelerin olumsuz duygulara neden olduğuna dayanır. Bilişsel terapi ile amaçlanan depresyonun belirtilerinin ortadan kalkması, kişinin kendisini mutsuz eden nedenlerin farkına varmasını ve bunlarla başa çıkmak için etkili stratejiler geliştirmesini sağlamak. İlerde karşılaşabileceği sorunlarla ilişkili etkili korunma yöntemleri geliştirmek. Depresyonda kişi kendisiyle ilgili, çevreyle ilgili ve gelecekleri ile ilgili olumsuz düşüncelere sahiptir. Kendini güçsüz, sevilmeyen, yetersiz biri olarak görür. Çevresindeki insanların kendisine destek olmadığını, onlar tarafından sevilmediğine inanır. Gelecekle ilgili de karamsar ve umutsuzdur. Sürekli olumsuz düşünme olumsuz duygularımızın nedenidir ve depresyona katkıda bulunur. Olumsuz düşünceler incelendiğinde bunların bilişsel çarpıtmalar içermekte olduğu saptanmıştır. İlk başta bunu fark etmeyebiliriz, ancak bu düşünceler incelendiğinde mantıksız ve hatalı olduklarını görebiliriz. Bu şekildeki olumsuz düşünceler, çarpıtılmış düşünce şekillerinin hastanın duygularını nasıl etkilediğinin farkına varılması, bu aslı olmayan düşüncelerin nasıl otomatik olarak geldiğini görmesi önemlidir. Bu negatif otomatik düşünceler, bilişsel çarpıtmalar depresyonun devamını sağlar. Olumsuz düşündüklerinin inançlarını etkilediği ve bu inançları sorgulamadan kabul ettiğinizde bilişsel hatalara yol açtığıdır. Bu bilişsel hatalardan birkaç örnek verebilirsek Örneğin; Sadece 2 aylık bir staj ve bir aylık kısa iş deneyimi istediği gibi gitmeyen ve bunlardan kendi isteği ile ayrılan bir kişinin hiçbir işte başarılı olamıyorum demesi. Bu şekilde bir yaklaşım sadece 2 olaydan yola çıkarak yapılmış bir genellemedir. Genellemeler zihnin bilişsel çarpıtmalarıdır. Otomatik olarak ortaya çıkarlar bunları ortadan kalkmadığı sürece kişiyi mutsuz ederler. Diğer bir örnek de olumlu olan şeyleri geçersiz kılmak. Örneğin sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşayan ancak okul başarısı ve aile ilişkileri iyi olan bayan X’in evet okul başarısı ve aile ilişkileri herkesin iyidir. Önemli olan sosyal ilişkilerin iyi olması… şeklindeki yaklaşımı olumluyu geçersiz kılmaya örnektir. Bu olumsuz düşünceler otomatikleşmiştir. Kişi bunların farkında değildir, birden bire ortaya çıkarlar. Kişi yaşadığı olayları çarpıtılmış şekilde algıladığında duygusal tepkileri de üzgün olacaktır. Bu nedenle yaşadıklarımızı doğru algılayabilmek son derece önemlidir. Bu noktada bilişsel davranışçı tedavi devreye girer. Bilişsel davranışçı tedaviler özellikle depresyonda oldukça etkilidir. Tedavi süresi depresyonun ağırlığın bağlı olmakla birlikte hafif düzeyde depresyonda 12-16 terapi oturumunu kapsayan bir süreçtir. Orta ve ağır düzeyde depresyonda bu süreç uzamaktadır. İlaç tedavisi artı bilişsel davranışçı terapi oldukça işe yarayan bir yöntemdir.
46 yaşında 16 yıllık depresyon öyküsü olan kadın danışan. Evli 2 kız çocuk annesi, ağlama, baş ağrısı, mutsuzluk, yaşamdan zevk alamama, unutkanlık belirtileri ile kliniğimize başvurmuş. Önce psikiyatristimiz tarafından ilaç düzenlemesi yapılmış, sonrasında terapiye yönlendirilmişti. Daha öncesinde terapi öyküsü yok. 16 yıl içinde iki kez intihar öyküsü var. ara ara kendisini iyi hissettiği dönemlerden bahsediyor. Ancak tam olarak kendini mutlu hissettiği dönemden bahsetmiyor. Kendisini hiçbir şeyin iyi hissettiremeyeceğini söylüyordu. Kendini yetersiz ve değersiz hissediyordu. Çevresindekilerin onu anlamadığından yakınıyordu. Eşini sinirli ve gergin biri olarak algılıyordu. Çocuklarını kendisine yardımcı olmadığını, bencil olduklarını söylüyordu. Evdeki tüm zamanını yatarak geçiriyordu. Kendi ailesinde sorunun olmadığını evlendikten sonra sorunların başladığını anlattı. Eşinin ailesi ataerkil bir yapıya sahipti. Eşi ailenin en küçük çocuğuydu ve ailesiyle birlikte çalışıyordu. Bu nedenle de eşiyle evlendiği günden bu yana sorun yaşadığını anlatıyordu. Eşine evliliğinin ilk yıllarında kendi ailesine hayır diyemediği ve ailesinin işlerine karıştırdığı için kızıyordu. Bu süreçte kendisi de sorun çıkmasın diye eşine hiç hayır dememiş. Eşi ve çocukların çatıştığı durumlarda denge kurmaya çalışmıştı. Bir süre sonra artık her şeyin peşini hatta kendisini de bırakmış sürekli sorunlarla uğraşmaktan yaşamdan zevk alamaz hale gelmiştir. Evdeki kimsenin kendisini anlayamayacağına inanıyordu. Söylediklerinin yaptıklarının takdir edilmediği ve karar almadığını söylüyordu. Rahatsızlığı uzun süredir devam ettiği için de kendisine kimsenin yardım edemeyeceğini düşünüyordu. En ufak bir olumsuzluk durumunu hemen hastalığı ile birleştiriyor. Hasta olarak yaşamıma devam edeceğine işaret olarak görüyordu. Sürekli depresyonundan bahsediyordu. Uyanamamasından, iş yapamamasından, eşini ve çocukları ile sorunlarından bahsediyordu. Yaptığımız görüşmeler de hastalık ön planda gözükse de daha derinde kişisel yetersizlik algısının yaptığını gördük. Örneğin eşine, çocuklarına yemek hazırlamak, sofra kurmak vb.. işleri yapmaktadır. Az sayıda olsa da evde misafir kabul edebilmektedir. Ancak eskiden beş çeşit yemek yaparken artık üç çeşit yemek yapıyor olmak hiçbir şey yapamıyor olmak anlamına geliyordu. Performansını mükemmel bulmadığı için kendini yetersiz görmekteydi. (bilişsel çarpıtma; ya hep ya hiç düşüncesi) böyle bir durumda çevresindeki kişiler tarafından onaylanmayacağı, başarısız olarak görüleceği düşüncesindeydi. Bu danışanın her şeyi mükemmel yapma ve en ufak bir olumsuzlukta kendini yetersiz görme düşüncesi kulağı tırmalamaktadır. Bunu bir arkadaş grubunda konuşuyor olsak ne kadar mantıksız diye tepkide gösterebiliriz. Oysa depresyondaki kişinin zihnin de bayan X de olduğu gibi gerçekçi ve mantıklı olmayan düşünce biçimleri vardır ve kişi buna inanmaktadır. Bundan farklı bir düşünceyi kabul etmek kişi için oldukça zordur. Bu nedenle de bu çarpıtılmış düşünceler ile zihin meşguldür. Hasta çevresindeki kişileri de değersizlik duygularına farkında olmadan ortak etmeye çalışır. Seanslara da yetersiz hissettiği, başarısız olduğunu düşündüğü durumları sıklıkla getirir. Olumsuz kendilik algılamasına ortak olmamak için danışana kendisiyle ilgili yukarda da örnek verdiğimiz çarpıtılmış düşüncelerini birlikte sorgulanmaktadır. Bayan X’de de depresyondayken oluşan olumsuz düşüncelerinin yerine daha gerçekçi değerlendirmeler koymasına yardımcı olarak olayları daha gerçekçi düzeyde görmesini sağladık. Örneğin; Misafirlerime 5 çeşit yemek yerine 3 çeşit yemek yaptım, yetersizim yerine.. Yapabildiğimde 5 çeşit yemek hazırlayabiliyorum, ama bunu her zaman yapmam mümkün değil. Bir süre sonra bayan X eşi ve çocuklarını da algılayışındaki çarpıtmaları görmeye başladı. Çocuklarına yönelik aşırı koruyucu tutumlarının altında onları “çaresiz” olarak algılayışının yattığını gördü. Bir süre sonrada onlara yönelik aşırı koruyucu ebeveyn tutumlarını azalttı. Bu şekilde de çocukları ile iletişiminde de rahatlamış oldu. Bilişsel terapiyle birlikte kullanılan diğer bir yöntemde davranışçı terapi yöntemleridir. Kişinin düşüncelerinde kısmen değişim sağlayabilmek için kayıt tutma yöntemleri, kişinin günlük aktivitelere katılımında oluşan isteksizliği azaltmak için kullanılan günlük aktivite programları oluşturulur. Bu programlar terapistle birlikte oluşturulur. Diğer bir yöntemde relaksasyon öğretmek. Bu noktada hem bilişsel hemde davranışsal öğrenmeye neden olan NBF den bahsedebiliriz.
KİŞİLERARASI TERAPİLER;
Bu terapi yönteminde amaçlanan depresif belirtileri azaltmak ve kişinin sosyal işlevlerini düzenleyerek kişilerarası ilişkilerde yaşanan problemleri azaltmaktır. Kişilerarası terapi de depresyonun oluşumuna temel hazırlayan yada hastalığın izleyen olaylar, kişiler arası ilişkileri anlayıp bu durumlarla başa çıkma becerileri edinmesini sağlamak üzere tasarlanmış bir terapi yöntemidir. Bu sorunlar depresyon öncesinde olabildiği gibi depresyon sırasında da görülebilir. Depresyon öncesinde gelen sorunlara çocukluk döneminde rastlayabiliriz. Depresyon yaşayan erişkinlerin geçmiş yaşantıları incelendiğinde aile içi tartışmalar, baskıcı, müdahaleci ebeveyn tutumları sıklıkla görülür. Örneğin, iş yerindeki problemlerle kliniğimize baş vuran bayan Y’nin terapi süreci başladıktan sonra iş yerinde yaşadığı problemlerin iletişim becerileri ve benlik saygısı ile ilgili problemlerin tetikleyici olduğu saptandı. Geçmişe dönük bir değerlendirme yapıldığında bayan Y’nin çocukluğunda aşırı baskıcı ve otoriter bir babayla ilişki kurmakta zorlandığı görüldü. Babanın hiçbir yaptığını beğenmediğini, kendisini sürekli eleştirdiğini söyledi. Kendisi başarılı bir muhasebeci olmasına rağmen babasının iş yerinde para ile sorunları olduğunda kendisi yardım teklif ettiğinde babasının sen anlamazsın diyerek onu terslediğini anlatıyordu. Böyle bir durumda ne yapacağını bilemediğinde içine çekiliyor ve babasıyla bir süre konuşmamayı tercih ediyordu. Bu ilişki şekli çocukluğundan beri devam eden bir süreç halini almıştı. Bayan Y de olduğu gibi kişinin beklentileri karşısındaki kişinin verebildikleri arasında belirgin bir fark olduğunda kişi çelişkiye düşer. Bu süreç devam ettikçe de sorun artar. Böyle bir sorunda bu tedavi yönteminde öncelikle amaçlanan kişinin tek yanlı beklentilerini anlamasına yardımcı olmaktır. Bu örnekte de bayan Y’nin babasından beklentileri incelendi. Babasının kendisi ile ilişkisinde onu bir yetişkin gibi görmesi, iş yaşamını paylaşması ve yaptıklarını onaylamasını beklediğini gördü. Sonra babasının kendisinden beklentileri üzerinde duruldu. Oysa babası kızıyla iş yaşamının inceliklerine girme arzusu yoktu, kızının okumasını bile istememişti.. Babası kızından beklentilerini geleneksel kadına ait sorumluluklarla sınırlamıştı. İyi bir evlilik ve torun. Birbirlerinden beklentileri oldukça zıttı. Bayan Y kendi beklentilerini babasına dayatmadığı zaman ilişkinin düzelebildiğini fark edip bu şekilde iletişim kurmaya başlayınca ilişkide olumlu değişimler gözlendi. Bu örnekte olduğu gibi kişilerarası ilişkilerde yaşanan sorunlar ve bunlarla baş etme alanında kişilerarası terapi çalışmaktadır. Bunun yanında çözülmemiş yas olayları, başkalarıyla olan çatışmalar, kişinin yaşamındaki rol değişimlerine (evlenmek, emekli olmak..) sonucunda oluşan sorunlarda da çalışılır. Bu terapi yönteminde amaç depresyonun belirtilerin ortaya çıkmasına veya depresyonu tetikleyen koşulların anlaşılmasına, bu koşullar da kendilerini olumsuz etkileyen durumlarla başa çıkmalarına neden olan becerileri geliştirmelerine yardımcı olan terapi yöntemidir. Bu terapi yöntemi de yaklaşık 12-18 seansı kapsar. Görüşmeler haftada birdir.
PSİKODİNAMİK PSİKOTERAPİLER;
Diğer bir tedavi yöntemi psikodinamik psikoterapidir. Bu yöntemde kişinin kendisine zarar veren kendisinde sıkıntı yaratan duygu ve davranışlarını inceleme sürecidir. Burada amaçlanan kişinin kendi istek ve arzuları ile çevresi arasında meydana gelen uyumsuzluğun sonunda oluşan çatışmaları çözümleyerek depresyonun tedavi edilmesini sağlamaktır. Bu yöntemde kişide mutsuzluk yaratan ilişkiler ve davranışların köklerinin farkına varması amaçlanır. Bu nedenle de terapist hastanın çocukluğundan bu yana geçirdiği tüm yaşam deneyimlerini derinlemesine danışanla birlikte inceler. Bu şekilde hasta kendisini tanıyarak, kendisini etkileyen olayların farkına vararak olayların üstesinden gelmesini engelleyen tutumlarını değiştirmektir. Amaçlanan kişinin kişiliğindeki soruna neden olan yanların farkına varıp çözüme yönelik sağlıklı değişikler sağlamaktır. Erken çocukluk deneyimlerinin yarattığı hayal kırıklıkları ve bunların yetişkin yaşam üzerine etkileri depresyona oluşumuna zemin hazırlar. Depresyon da kişinin bağımlılık, davranışları üzerinde kontrol sağlayamama, yakın ilişki kurma ile ilgili problemleri vardır. bu problemlerin nedeni çocukluk çağında yaşanan duygusal problemlerdir. Hasta geçmişte kullandığı baş etme yöntemlerini terapiye getirir. Geçmişten bugüne getirilen sorunlarla baş etme yöntemleri, savunmalar, yakın ilişkideki çatışmalar terapiye getirilir. Hastaya içgörü kazandırılarak uyumunu bozan paternler tanımlanır, anlaması sağlanır. Depresyonlu hastalarda suçluluk duyguları, kayba karşı tepkiler, öfkeyle baş etme zorlukları, anne, baba, çocuk ilişki üçgeni sık işlenen konulardır. Terapi süreci içinde çözümlenmeye çalışılır. Dinamik psikoterapi süresi ile ilgili net bir yanıt vermek zordur. Kısa dönemli dinamik terapi en az 15-25 seanstır.
NEURO-BIOFEEDBACK VE DEPRESYON
Yoğun stres organizmada bir takım fizyolojik belirtilerin oluşmasına neden olur. Çarpıntı, kas gerginliği nefes alış veriş düzensizlikleri, bunlara süreç içinde dikkat dağınıklığı ve unutkanlık gibi belirtiler de eklenir. Depresyonda da bu belirtilere sıklıkla rastlanır. En sık görülen belirtiler dikkat dağınıklığı, unutkanlık, baş ağrısı ve kas gerginliğidir. Bu belirtiler kişinin iş ve özel yaşamını felç eder. Bu belirtilerin ortadan kalkması stresin kontrol edilmesiyle mümkündür.
Neuro-biofeedback; Kişinin beyin dalgalarını bilgisayarda görmesiyle gerilimin azaltılması ve gevşemenin sağlanmasına dayalı bir yöntemdir. Kişinin stresinin bedensel tepkilerini bilgisayar ekranında görmesi bu belirtilerin farkına vararak, kontrol etmesi ve gevşemeyi öğrenmesine dayalı bir tekniktir. Bilgisayar ekranında beyin dalgalarının gözlenmesi ve bunları geri bildirim amacıyla kullanmasına dayalıdır. Beynin biyoelektrik haritası çıkarılır, stresli çalışan alanlar belirlenir. Neuro-biofeedback aletinin elektrotları belirlenen alanlara takılır. Bilgisayar ekranında bu alandaki beyin dalgaları görüntülenir. Kişiye görsel ve işitsel sinyallerle geri bildirim verilerek kendini kontrol ederek beyin dalgalarını üretmesi sağlanmaya çalışılır. Neuro-biofeedback tekniği ile amaç kişiye rahatsızlığı ile ilgili farkındalık kazandırmak, bireysel psikoterapide kazandığı davranış değişikliklerinin beyninde ne tür bioelektriksel görünüm kazandığıyla ilgili geribildirim verir. Yine bu yöntemle kas gerginliği ölçen aletler takılarak vücudun gerginliği ile ilgili görsel ve işitsel sinyaller bilgisayar ekranına yansıtılır. Bu sinyallerden alınan geri bildirimle vücut gevşetilerel kas gerginliğinin azaltılması sağlanır. Bu şekilde stresin vücutta yarattığı bedensel tepkilerin azaltılması sağlanır.
REHACOM ve DEPRESYON
Depresyonda unutkanlık, dalgınlık, anlamakta güçlük çekme ve dikkat sorunları sıklıkla görülür. Kişi söyleneni dinlemekte zorlandığını, yapılan günlük işlere yönelemediğini ifade eder. Kişinin dikkatini odaklama, hatırlamada zorlanma gibi problemlerinin çözümünde destekleyici olarak kullanılır. RehaCom bir zihin geliştirme programıdır. Bu program, alınan tanının tedavisine yönelik olup 30 dakika veya hastaya göre arttırılarak, azaltılarak bazen tek program, bazen de iki program birlikte uygulanır.